6 Aralık 2020 Pazar

Sıradaki Sezon İklim Değişikliği

 Baştan söyleyeyim spoiler içermektedir.

İlk sezonun geniş bir geri zekalı kitlesi tarafından alıcı bulduğunu gören ekibimiz, yeni bir felaket senaryosunun fitilini ateşledi. Tanıdık bir sima yine iş başında.

Kahramanımız bu sefer kolları iklim değişikliğine karşı sıvamış durumda. Maalesef dünyada artan insan ve hayvan nüfusunun soluduğu hava ve osurduğu gazlar gezegenimizin ısısını yükseltmektedir. Fakat bu sefer ilkinde olduğu gibi ağız yerine göte geçirilen bir maske bu durumu kurtarmaya yetmeyecektir. 

Şaka bir yana bu saçma sapan iklim değişikliği yalanını bizim greenpeaceci salaklar dünden yemeye razı bile. O yüzden şimdiden bir bilinç oluşturarak iklim değişikliği ve küresel ısınma gibi osuruktan korku politikalarının iç yüzünü öğrenmeye başlamalıyız. Bill konuşmasında küresel ısınmaya karşı sıfır karbon çözümü gerektiğini, fosil yakıtların yerini yenilenebilir enerjiye bırakması gerektiğini söylüyor. Tabi bu ne demek biliyorsun değil mi? Günümüz araçlarının tarih olması demek.Bu mesele seni pek de ilgilendirmiyor olabilir. Fakat Bill sıfır karbon diyerek karbondioksit üretiminin sıfıra inmesi gerektiğini savunuyor. Yani bundan sonra devletler vatandaşlarından karbondioksit vergisi almalı diyor. Karbon üreten ihtiyaçlarımızı sayarsak bunların başında hava yolu taşımacılığı ve daha da önemlisi hayvancılık geliyor. Hali hazırdaki uçak ve et fiyatlarına bir de karbon vergisi eklendiğini düşün. Kısacası doğal et tüketimi doğal ekin tüketimi gibi ulaşılması güç bir hale getirilmek isteniyor. Yakın zamanda bu durumu fark eden bazı şirketler yapay et üretimine başladı bile. Üstelik doğal etten daha sağlıklıymış...Yersen. Tüm bu kaos projeleri aslında geçtiğimiz 400 yıl önceki filmin günümüz uyarlaması. Filmin ilk versiyonu endüstri 1.0la beraber kömürün buharlı makinelerde kullanılmasıyla başlamıştı.

spoiler

Fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçilmesinin kitlelerce kabulü için Ermenistan'daki Metzamor Nükleer Santrali'ni patlatmayı düşünüyorlar. Tüm deliller bize metzamoru gösteriyor.

spoiler

He bu arada Bill artan nüfusa karşı aşılar ve sağlık konusunda ilerlersek bunu %10-15 oranında azaltabileceğini savunuyor.


2/105 Dönüp gitti mi/iş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli yok etmeye çalışır; Allah da bozgunculuğu sevmez.

5 Aralık 2020 Cumartesi

ID2020

 Rabb ne demek bilir misin? Rabb efendidir. İhtiyaç karşılayan yani köle sahibidir. Din ise borç demektir. Tevhid ise Allah'tan başka bir ilah tanımaman, yalnız O'na itaat etmendir. Sana bu kavramları manipüle ederek öğreten o maaşlı din adamları bunlardan bir haberdir. Kendilerine karşı olan dinin kavramlarını zıtlaştırarak seni özgürlükten alıkoyup köleleştiriyorlar. Doğru kavramlarla düşündüğünde senin dinin yalnız Allah'a olan borcundur ve o borç da dünyada barışı ve huzuru sağlamaktır. Şimdi gelelim bizim köle sahiplerine. Bu insanların amaçları tanrı rolünü üstlenmek. Allah'ın yarattığını beğenmeyip kendi nefsinin üstünlük taslamasıyla yaratılanı değiştirme çabasına girmesi. Bu kibirle başta ekini değiştirerek GDOlu tarımı başlattı. Şimdi ise nesli değiştirmek için 666 numaralı patenti alınan id2020 adında bir çiple yarı robotik, kendisine itaatkar bir nesil oluşturmanın hayalinde. Burada şimdi ben zaten bütün verilerimi www.ya yani 666 sistemine paylaşıyorum, benim verilerimi ne yapacaklar diyorsan sana bir kaç örnek vereyim;

Öncelikle bu bir kimlik. Yani? Özgürlüğün önündeki en büyük engel sana verilen o sayılardır. Çünkü o sayılar seni asıl benliğinden koparan ve sana kısıtlamalar koyan bir prangadır. Sistemdeki numarana göre paranın değeri ve seyahat edebileceğin sınırlar genişleyip daralabilir.

İkinci olarak bu bir veri toplayıcısı. Yani seni senden daha iyi tanıyan bir big datanın seni daha kolay manipüle edebilmesinin imkanıdır. Nitekim geçtiğimiz Amerika seçimlerinde facebookun propogandasıyla sonuçlara müdahale etmekten yargılandığını biliyoruz.

Üçüncü olarak bu bir dijital bankacılık. Yani hali hazırdaki altın ve gümüş yerine karşılıksız basılan değersiz kağıtlarla insanları borçlandırarak oluşturduğunuz devasa kölelik sisteminize, kağıdı da kaldırarak daha kolay bir şekilde borçlandırılacağınızı(köleleştirileceğinizi) düşünün.

Dördüncüsü bu bir aşı. Yani genetiğinizi değiştirmek ve sizleri daha aciz, zayıf ve kendilerine karşı itaatkar hale dönüştürmenin biyolojik bir yolu. 

Konuyla ilgili muhtemelen yine sansüre uğrayacak bir video bırakıyorum. Silinmeden izleyin


Yerden Çıkan Canavar

11 Bundan sonra başka bir canavar gördüm. Yerden çıkan bu canavarın kuzu gibi iki boynuzu vardı, ama ejderha gibi ses çıkarıyordu. 
12 İlk canavarın bütün yetkisini onun adına kullanıyor, yeryüzünü ve orada yaşayanları ölümcül yarası iyileşen ilk canavara tapmaya zorluyordu. 
13 İnsanların gözü önünde, gökten yere ateş yağdıracak kadar büyük belirtiler gerçekleştiriyordu. 
14 İlk canavarın adına gerçekleştirmesine izin verilen belirtiler sayesinde, yeryüzünde yaşayanları saptırdı. Onlara kılıçla yaralanan, ama sağ kalan canavarın onuruna bir heykel yapmalarını buyurdu. 
15 Canavarın heykeline yaşam soluğu vermesi için kendisine güç verildi. Öyle ki, heykel konuşabilsin ve kendisine tapmayan herkesi öldürebilsin. 
16 Küçük büyük, zengin yoksul, özgür köle, herkesin sağ eline ya da alnına bir işaret vurduruyordu. 
17 Öyle ki, bu işareti, yani canavarın adını ya da adını simgeleyen sayıyı taşımayan ne bir şey satın alabilsin, ne de satabilsin.
18 Bu konu bilgelik gerektirir. Anlayabilen, canavara ait sayıyı hesaplasın. Çünkü bu sayı insanı simgeler. Sayısı 666’dır.

1 Aralık 2020 Salı

Plandemi

 Selam. Şu bloğu bir hışımla açıp pandemi tuzağının iç yüzünü anlatmaya çalıştığımda yakınlarımın dahi aklı tutulmuş gibi tepkilerini gördüğümde ve delilleriyle beraber durumu açıkladığımda yanımdayken hak verip ayrıldıktan sonra eski haline dönen insanları gördükçe ümitsizlik ve hayal kırıklığı kaplamıştı içimi. Gelişmiş Avrupa ülkeleri bu tezgahın farkına varıp ayaklanmışken, eğitimin ve adaletin ayaklar altında olduğu ülkemde her yasak açıklandığında daha da sevinen maskeli yüzsüzleri gördükçe iki satır yazasım gelmemişti açıkçası. Fakat ben bu yazıları o aşağılanmaktan ve başkalarını da aşağılamaktan haz alan köleler için değil haksızlığa karşı sesimi çıkardığımın bir delili olarak yazıyorum. Aklını kullananlar için bu plandeminin sahtekarlıklarını bu yazıda paylaşmaya karar verdim. Aklı başında pek insan olmadığı ve akılsıza anlatmak için ayrıntıya girip boşuna çabaladığımı düşünüp kendimi daha fazla yıpratmak istemediğimden bir kaç bilgi vereceğim sadece. 

Delil 1: Virüs İzole Edilmedi.

Ne demek izole edilmedi? Yani hücreden bağımsız bir şekilde corona virüsü tespit edilmedi. Hatta sadece corona değil, hiçbir virüs izole edilmedi. 

Peki virüs izole edilmediyse nasıl tespit ediliyor?

Delil 2: Virüs Ölçmeyen Pcr Testleri

Coronanın tespitinde kullanılan pcr testlerini biliyorsun. Peki onların nasıl çalıştığını? 

Pcr testleri belli bir gen dizilimini arar, virüsü değil. Bunu bulduğunda ise pozitif sonuç verir. Fakat bulduğu şey virüs değil. Her insanda olan gen parçacıklarıdır. O yüzden kısıtlı bir alana bakılan döngüde tüm testler negatif sonuç verir. Gözlem kitlesini genişletirseniz de her test pozitif sonuç verir. Üstelik pcr testinin mucidi dahi bu testin hastalık tespiti için kullanılamayacağını söyledi

Delil 3: Antikor Testi

Adı üzerinde vücudunuzda antikor tespit etmeleri covid teşhisi koymaları için yeterli artık. Diğer hastalıklardan dolayı antikor üretilmiyor sanki

Delil 4: Çin'deki Düşen İnsanlar

Artık bunu plandemi başladığında korku yaymak için olmadığını anlamayan geri zekalı kaldı mı?

Delil 5: Çin'de Başlayıp Tüm Dünyaya Yayılan ama Sınırları Açık Çin'de Biten Salgın

Hayır bak o lafı duymıyım. Virüs laboratuarda falan üretilmedi. Çin sadece test yapmayı bitirdi. He ayrıca Çin'deki vakaların artış gösterdiği zamanda Çin resmi tatil dönemindeydi. Sözde salgın bittiğinde ise tatil bitmişti. Virüse bak sen ekonomik politikalar güdüyor.

Delil 6: Ölüm Oranları

Milyarlarca nüfusa sahip bu dünyada hadi dünyayı bırak 80 milyondan fazla Türkiye'de her gün kaç doğum ve kaç ölüm olduğunu biliyor musun? Güzel kardeşim bak fani dünyada yaşıyoruz. Sonsuza kadar yaşamayacaksın önce bunu bi hatırlatayım sana unutmuş gibisin çünkü. Sence coronadan günde kaç kişi ölüyor? Dur şimdi bak sağlık bakanı verileri saklıyor muhabbeti yapma şimdi bana. O verilerin uydurma olduğunu ben de biliyorum. Fakat sorun ne biliyor musun? Sağlık bakanının verileri saklayarak asıl seni olduğundan daha büyük bir salgın olduğuna inandırıyor. Şöyle ki başta düşük sayılar verirsin fakat korkuyu diri tutarsın. Daha sonra sözde muhalefetle danışıklı dövüşe girip vakaların daha da fazla olduğunu kabul etmek durumunda kalırsın. Peki Türkiye'de 1 günde kaç kişi ölüyor bilmek ister misin? Net bir sayı olmamakla beraber kışın ortalama 1800 kişi ölüyordu. Peki müthiş ölümcül bir salgın olsaydı günlük ne kadar ölüm saymamız gerekirdi aklında canlandır.

Delil 7: O kadar İnsan Neden Ölüyor?

Soru kendi içinde cevabını barındırıyor zaten. İnsan ölümlü ve eceli olan bir canlı ya hani unutuyorsun bak bu meseleyi sana tekrar tekrar hatırlatmak gerek insansın çünkü. O yüzden 65 yaş üzeri daha kritik anladın mı?

Umarım anlıyorsundur.

Delil 8: Covid Teşhisi Konanlar Neden Ölüyor?

Covid teşhisi konulanlar başta özellikle grip ve zatürre iken testin yapıldığı kişiye göre kronik hastalığı bulunan tüm insanlar covid teşhisi alabilirler ki bunu ilk soruda nasıl olduğunu anlattım. Grip veya kronik hastalığı bulunan bir insan testi pozitif çıkarsa hangi hastalıktan ölürse ölsün covid sebebiyle öldü gösterilir. Peki grip belirtileriyle veya hiçbir hastalık belirtisi göstermeyip tedaviye başlanan kişiler nasıl ölüyor? Çünkü bu kişilere çok şiddetli sabah 8 akşam 8 olmak üzere günde 16 ağır ilaç veriliyor. Günde 16 ilacın sizi tedavi edeceğine gönülden inanan biriyseniz gönülden eminim ki tüm bu delillerim karşısında "O kadar insan yalan mı söylüyor şimdi?" 

Delil 9: Kızılay'ın Kan Almaya Devam Etmesi

Öyle bir hastalık düşün ki havadan bile bulaşıyor ama nedense kızılaya kan vermeye gelince bulaşmıyor. Hani bu virüsler hücrelerdeydi? Tükürükten bile bulaşan, çelikte 8 saat kalan süper virüs nasıl kanda bulunmuyor ilginç değil mi? 

Delil 10: Maske

Hava alabildiğin maskenin virüsten koruduğuna inanma saçmalığına girmeden maskenin işe yaradığını varsayalım; öyleyse neden maske takan biri karşısındaki kişiden de maske takmasını istiyor? Kendisi maske takıyorsa korunuyor zaten karşıdaki nasıl bulaştırabilir? Eh sallama oranlarla gelme şimdi bana ona da cevabım var. Madem bu kadar korunmak isteniyor, öyleyse bez parçası yerine neden fanusla gezilmiyor? Su altı maskesi var bak onu taksınlar madem. Herkes rahat eder. Ama herkes rahat ederse olmaz.

Delil 11: İsveç

İsveç'in plandemi umrunda olmadı. Ölüm oranlarında da pek fark olmadı. Peki salgın olsa bile dünyada toplum bağışıklığının olumlu sonuç verdiği bir örnek dururken neden bir türlü bitmek bilmeyen yasaklarla kendimizi kısıtlıyoruz? Ayrıca yasaklar arttıkça vakalar artıyorsa neden yasaklar da artmaya devam ediyor?

Delil 12: Türkiye'de İlk Vaka 

Kimdi bu adı sanı bilinmeyen cenabet adam? Adamın kim olduğunu ben de bilmiyorum ama nasıl ortaya çıktığını biliyorum. Şöyle ki; Dünya Bankası Türkiye'ye covid tedbirleri yardımı yapacağını açıklamasının ertesi günü Türkiye'de ilk vaka tespit ediliyor. Ayrıca bana bir para yatmadı henüz. Galiba anaç hükümetimiz aldığı hibeyi zor günler için altın yapmış olmalı.

Delil 13: Otopsinin Yasaklanması

Öyle bir bilim düşünün ki önünüze bir çok kural ve sınır koyuyor fakat bunların temelini oluşturan araştırmanın yapılmasını yasaklıyor. Eğer dertleri hastalığı tedavi etmek olsaydı, doğru tedavi yönteminin de araştırmasını yaparlardı. Fakat günde 16 ilaçla kalp krizinden veya böbrek iflasından ölen kişilere otopsi yapılmadan virüsten dolayı öldüğü söyleniyor. Yersen...

Delil 14: Hastanelerin Doluluk Oranı

Hatalı testlerle hasta olmayan kişilere dahi hastalık teşhisi konduğunu düşün. Medyada sürekli pompalanan korkuyla hapşuranın bile hastaneye koştuğunu ve üstüne üstlük özel hastanelerin covid pozitiflileri kabul etmediğini biliyorsak sence de normal değil mi? He pardon artık normal değil yeni normal vardı değil mi?

Delil 15: Gribin Yok Olması

Hani bizim her mevsim geçişlerinde her sene olduğumuz tıp dilindeki adı influenza, halk dilindeki adı grip olan hastalık vardı ya. Heh işte o artık yok. Bildiğin yok olum belki de grip bizim süper egomuzdu. Ayrıca bunu sadece ben demiyorum. Sağlık bakanı "Bu dönemin mevsimsel gribi artık covid" dedi. Evet tüm bu kısıtlamalar grip için.

Delil 16: Covid-19 Test Patentinin 2015 Yılında alınması

Sahibi kim dersin? Richard Rothschild. Buyrun bu da patenti; US20200279585A1

Delil 17: Bu Kadar İnsan Yalan Mı Söylüyor?

Sen çok mu doğru söylüyorsun?

16 Mayıs 2020 Cumartesi

Maymun

Din ile bilim çelişirse, bilime mi uyarsın, dine mi?

Bu soruya cevabın ikisi arasında bir seçim ise yanılıyorsun. Akıllı kimse, ona sunulan seçeneklerin dışına çıkabilen kimsedir.
Din, deney ve gözlem yoluyla elde ettiğimiz bilgileri anlamlandıran bir yoldur. Bu bakımdan birbirinin çelişmesi diye bir durum olamaz. Dolayısıyla sorulan soruda hata vardır. Peki sen dinini veya bilimi kendi deney ve gözlemlerinle mi edindin? Yoksa başkalarına tabi olarak mı? Eğer tabi olduğun otoriten bilim ile seni manipüle ediyorsa, anlamlandırman, yani dinin de manipülasyona uğrayacaktır. Aynı şekilde din ile manipüle ediliyorsan, bilim algın da manipülasyona uğrayacaktır.


Maymunlar üzerinde yapılan bu deneyde, bir tablo üzerinde anlık olarak sayılar gösterilip, yerlerini ne derece hafızalarında tutabildikleri gözlemlenmiş. 

Bizi maymunlardan ayırt eden şey ezber kabiliyetimiz değil. Bilgileri sorgulama ve işleme yeteneği. Yani akıl kullanma. Hiç düşündün mü? Veri depolamanın bu kadar yaygın ve kolay olduğu bir dönemde neden okullarda bilgiyi doğru biçimde kullanma değil de onları depolamamız istenmekte? Üstelik o bilgilerin doğruluğunu sorgulamadan, mutlak doğrular kabul edilerek. Birilerinin seni maymuna çevirdiğini hiç düşünmedin mi? Yoksa düşünmeye mi korkuyorsun? Neticede aklını kullanırsan yaptığın yanlışların yükünü atabileceğin bir topluluk kalmayacak.

Milgram deneyi öğrenci, öğretmen ve bilim adamından oluşur. Bilim adamı ve öğrenci deneyden haberdardır. Öğretmen rolü için bir denek seçilir ve öğrenciye kağıtta yazan soruları sorması, bilemediğinde öğrenciye artan dozda elektrik verilmesi söylenir. Öğrenci rolündeki kişi soruları yanlış cevapladıktan bir süre sonra deneyin bir parçası olmak istemediğini söylemesine rağmen, deneklerin 3te 2si bilimadamı(otorite)ndan  aldıkları onayla, öğrenciyi öldürür.


Aklını kullanmanın büyük bir bedeli var. Tümüyle biriktirdiklerini bir anda anlamsızlaştırmanın veya sürüden dışlanarak yalnızlığa itilmenin bedeli. 
Fakat aklını kullanmanın bedeli olduğu gibi kullanmamanın daha büyük bir bedeli var. Bu da aklının yönlendirilmesine izin verdiğinde, yani bir otorite altına veya sürüye girdiğinde sorumluluğun senden çıkmadığı gerçeği. 

“Hakikaten hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez.” 53/38

“Ve o kâfir olanlar, imân edenlere dedi ki: «Bizim yolumuza tâbi olun ve biz sizin hatalarınızı yüklenelim.» Halbuki onlar, bunların hatalarından bir şey yüklenici değildirler. Şüphe yok ki, onlar elbette yalancılardır.” 29/12

Bu bakımdan insanların asıl sınandığı şey kan dökmesi değil. Kan dökebilecek aptallıkta olup olmamasıdır. Unutma ki insan, sınanmadığın günahın masumu değilsin. 

Doğru dine ulaşabilmek için temelini doğru atman gerekir. Ayrıca ateizmin de bir din olduğunu unutma. Bir şeye inanmakla inanmamanın temelinde yine inanç yatar. 

İlk ve temel konu yaratıcının varlığıdır. Çünkü hayata nasıl bir anlam katacağın nasıl bir ilaha inandığına bağlıdır. Doğal olarak doğrunun ve yanlışın, iyinin ve kötünün de anlamını yitireceği gibi mutlak bir ahlaktan da söz edilemez olacaktır. Çünkü neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirleme yetkisi Rabbindir. Sen ahlakını nefsinden alıyorsan rab olarak nefsini kabul etmiş olursun. 

Rab genel itibariyle 'öğreten, eğiten, terbiye eden' manasını taşımaktadır.

“Ve o zaman ki, Rabbin ademoğullarından, onların sırtlarından zürriyetlerini aldı. Ve onları kendi nefisleri üzerine şahit tuttu. «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» dedi, «Evet. Şahidiz» dediler. Kıyamet günü, «Biz bundan muhakkak kigâfiller idik,» demeyesiniz içindir.” 7/172

Hiçbir varlık yaratılmayı kendi bilinciyle yaratmıyorsa, kendisinin dışında bir yaratıcının olduğuna götürür bizi. Bunu daha iyi kavraman için şöyle söyleyeyim: Sen bu yazıları okurken, gözünün görmesini, kulağının işitmesini, nefes alış verişini ve diğer tüm fonksiyonlarını sen kontrol etmiyorsun. Sen sadece isteyen tarafsın. 

“Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü'minleri kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için. Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.” 8/17

“Hiçbir şahıs için Allah Teâlâ'nın izni olmaksızın imân etmek kabil değildir. Ve murdarlığı âkilâne düşünmez kimselerin üzerine kılar.” 10/100

“Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.” 81/29

Bu yaratıcı bir mi birden fazla mı diye düşünürsek;
Evrende düzen olduğuna göre yaratıcının da tek bir ilah olduğuna götürüyor bizi. 

“Eğer her ikisinde (gökte ve yerde) Allah'ın dışında ilahlar olsaydı, elbette, ikisi de bozulup gitmişti. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelendiregeldikleri şeylerden yücedir. “21/22

Peki diğer sıfatları nasıl bileceğiz? 
Bunları yine hayattan öğreneceğiz. Eserinden bağımsız bir yaratıcı ve yaratıcısından bağımsız bir eser olamaz. Yani Allah’ın eseri olan bu evrendeki sıfatları o verdiğine göre ister evrene bakarak, ister yine onun diğer bir eseri olan insana veyahut bir sivrisineğe bakarak bile ona ulaşmak mümkündür. Peki Allah’ın hangi dini gönderdiğini veya din gönderip göndermediğini nasıl bileceğiz?
Bu sorunun cevabı için yine kendine bak. Bir iş yaparken neden ve sonuca bağlısın. O halde nedeni ve sonucu yaratan Allah dünyayı ve evreni yarattıysa bir nedeni olmalı. Ve bize anlamlandırma yeteneği, irade ve akıl verdiyse yine bir neden olmalı. 

Akıl bize neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bulma konusunda kullanabileceğimiz tek kaynak. Ama herkesin aklı bir değil. Çünkü gelen bilgiye verdiğimiz anlam aynı zamanda çıkarmak istediğimiz yönde olabiliyor. Bununla ilgili Kuranda “yalnız temiz akıl sahipleri düşünüp, öğüt alırlar.”der. Akıl temizliği ise nefsin, heva ve hevesin istekleriyle değil, Allahın rızasını arayan bir kalp ile olur. 

Bu bakımdan yanlış bir temelin olursa, üzerine koyacağın bilgiler de yanlışa götürecektir. Nasıl ki gömleğin ilk düğmesini doğru iliklemeden başlandığında doğruya varılmıyorsa, yanlış bir temelle de doğruya ulaşamazsın. O temel Allah’tır. Allah, kendisinde birçok sıfatları barındıran bir ilah ismidir. 

Peki her şeye Allah’ın müdahalesi varsa, neden müslümanlardan çalışılması ve savaşılması emrediliyor?
Bunun nedeni sabreden ve sabretmeyenleri ortaya çıkarmak. 

“Onlarla çarpışınız. Allah, onları sizin ellerinizle azablandırsın, hor ve aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin, mü'minler topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun.” 9/14

Her şeyi yaratan Allah kötülüğü neden yaratıyor diye düşünebilirsin. Kötülüğün olmasının nedeni özgür iradenin verilmesinden dolayı. Yani bir insan hür iradesiyle kötülüğü talep ettiğinde, Allah da bu kötülüğü yaratır. Bu da Mucib isminin tecellisidir. Ayrıca Rahman ve Rahim olan bir ilah yerine acımasız ve gaddar bir ilah olsaydı bunca nimete kavuşmuş olamazdık. Hatta ona düşman olanları bile rızıklandıran bir ilahta kötülük aramak nankörlük ve cahillik olur. 

Peki dünyada kötülük varsa adaletten söz edebilir miyiz?
Cevap: Evet
Çünkü adalet suç işleyeni cezalandırmaktır. 

Peki günah işlememiş bebekler, çocukların ve resullerin başlarına neden musibetler geliyor? Onlar neden cezalandırılıyor?

Bunun cevabı Allah’ın hem geçmişi hem şu anı hem de geleceği bilmesinden dolayı. Yani daha doğmamış bir insanın neleri seçeceğini, hangi günahları işleyeceğini bilmesinden ve o günahların bedelini işlemeden önce vermesinden dolayı. 

“Size isabet eden her musibet, ellerinizin işlediği dolayısıyladır. Çoğunu da affeder.” 42/30

Ve resuller de günahsız kimseler değildi. Bu konuda onların günah işlemediğini söyleyenler de cahildir. Hepimizin bildiği Adem a.s ya da Allah’tan izinsiz tebliğ görevini bırakıp, kavmini terk eden Yunus a.s

139 Şüphesiz Yunus da gönderilmişlerdendi.
140 Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.
141 Böylece kur'aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu.
142 O kendi kendini kınarken, balık onu yuttu.
143 Eğer tesbih edenlerden olmasaydı
144 Diriliş Gününe kadar onun karnında kalacaktı.

Bununla ilgili kehf suresindeki şu kıssa bize Allah’ın Adl isminin nasıl tecelli ettiğini anlatır:

65. Derken kullarımızdan bir kul buldular ki biz ona nezdimizden bir rahmet vermiş ve ledünnimizden bir ılim öğretmiştik
66. Musa ona: «Sana, doğru yol olarak öğretilen ilimden bana da öğretmen için sana tâbi' olayım mı?» dedi.
67. Dedi ki: Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin.
68. "Havsalanın almadığı bir şeye nasıl dayanacaksın?"
69. Dedi ki: «İnşaallah beni elbette sabreder bulacaksın ve sana hiçbir emirde âsi olmam.»
70. Dedi ki: «Eğer bana tabî olacak isen artık bana hiçbir şeyden sual etme, ondan sana ben haber verinceye değin.»
71. Bunun üzerine gidiverdiler. Vaktâ ki bir gemiye bindiler, o, gemiyi yaraladı. Dedi ki: «Onu yaraladın mı ki, ahalisini garkediveresin? Doğrusu pek münker bir şey yaptın.»
72 Dedi ki: «Ben demedim mi ki, şüphe yok sen benimle beraber sabra takat getiremezsin?»
73. Dedi ki: «Unuttuğum şey ile beni muahaze etme. Bana bu işimden dolayı bir güçlük teklif eyleme.»
74.Yine gittiler, nihâyet bir oğlan çocuğuna rastgeldikleri an hemen onu öldürüverdi. Dedi ki: «Bir tertemiz nefsi, bir nefs mukabilinde olmaksızın öldürdün mü? Muhakkak ki, pek kötü bir şey yapmış oldun.»
75. Dedi ki: «Ben sana demedim mi ki, şüphe yok sen benimle beraber sabra takat getiremezsin.»
76. Dedi ki: «Bundan sonra sana bir şeyden sual edersem artık bana musahip olma. Muhakkak ki, benim tarafımdan özre erişmiş oldun.»
77. Sonra yine gittiler, bir belde ahalisine varınca onun ahalisinden taam istediler. Onlar ise bunları misafir kabul etmekten kaçındılar. Derken orada bir duvar buldular ki, yıkılmak istemekte idi. Hemen doğrultuverdi. Dedi ki: «Eğer dileseydin bunun üzerine elbette bir ücret alıverirdin.»
78. Dedi ki: «İşte bu, benimle senin aramızın ayrılışıdır. Üzerine sabra muktedir olamadığın şeylerin izahını sana haber vereceğim.»
79. Şöyle ki: «Gemi, denizde çalışan birtakım zayıflara ait idi. Artık ben onu kusurlu yapmak istedim ve onların ötesinde bir hükümdar vardır ki, her gemiyi zulmen alıvermektedir.»
80. «Oğlana gelince onun anası ile babası iki mü’min kimselerdir. İmdi onları bir azgınlığa, bir küfre bürümesinden korktuk.»
81. «Artık biz istedik ki, Rableri onlara ondan temizlikçe daha hayırlısını ve merhametçe daha yakınını bedel olarak versin.»
82. «Duvara gelince, şehirde iki yetim oğlanındı. Altında ise onlara ait bir hazine var idi. Babaları da sâlih bir kimse idi. Artık Rabbin diledi ki onlar sinn-i rüşte ersinler de hazinelerini çıkarıversinler. Rabbinden bir rahmet olarak. Ve onu kendi reyimle yapmış olmadım. İşte bu, üzerine sabra takat getiremediğin şeyin izahıdır.


Peki Allah bazı kullarının günahlarının bedeli olarak onları cezalandırıyorsa, neden hep inançlıların başlarına musibetler geliyor da ona inanmayanlar bu dünyada refah içinde yaşayabiliyor?
Çünkü musibetler günahların kefaretidir. Günah işleyip, temizlenmek isteyenlerin başlarına o musibetler gelir. Başlarına musibet gelmeyen inançsızların cezası ahirete ertelenmekte. 

“Küfredenler asla sanmasınlar ki, onlara mühlet verişimiz onların nefisleri için bir hayırdır. Biz onlara mühlet veriyoruz ki günahlarını arttırsınlar. Ve onlar için zillet verici bir azap vardır.” 2/178

Buradan şunu da anla ki nasıl bir suç işleyen kimse kamu davasına düşmüş davada hakimin karşısına çıktığında ben pişman oldum, beni affedin demesiyle cezasından kurtulmuyorsa, işlenen her günah için de kefaret ödenmesi gerekir. Bu kefaretlerin bedeli kısastır.

“Biz onda, onların üzerine yazdık: Can'a can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara kısas vardır. Ama kim bunu sadaka olarak bağışlarsa o kendisi için bir keffarettir. Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zalim olanlardır.” 5/45

Kısaca kainatta Allah’ın sıfatlarının tümü tecelli eder ve etmek zorundadır. Bunun bir veya bir kaçının tecelli etmediğini veya yanlış bir şekilde tecelli ettiğini düşünmek şirktir, ki şirkin en büyük günah olma sebebi yapılan amellerin niyetini bozmasıdır. Aslında burda da sana bir sorunun cevabını vermiş oldum. İyi bir ateist neden cehenneme gidiyor? Çünkü ameller niyete göredir. Yapılan iyiliğin karşılığında ne isteniyorsa o kişiye o verilir. Allah ise yalnız rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder. 
Peki bir kaç yıl işlenen günahlar için neden ebedi cehennem?
Çünkü o kimse ebedi olarak yaşasa bile yine aynı kötülükleri işlemeye devam edecek. Yani bu dünya aslında iyinin ve kötünün ayrılması için 

“Hayır, önceden saklı tuttukları kendilerine açıklandı. Şayet geri çevrilseler bile, kendisinden sakındırıldıkları şeylere şüphesiz yine döneceklerdir. Çünkü onlar, gerçekten yalancıdırlar.” 6/28

Sana burada anlattıklarım aslında hayatın içindeki sıfatlarla Allah’ı nasıl bulabileceğindi. Kuranı okurken de bu sıfatlar dahilinde okuyup yorumlaman gerekir. 
Peki bize bir haber, bir bilgi verildiğinde bunun doğruluğunu nasıl anlayacağız?
Öncelikle bilginin kaynağının nereden geldiğine bakarak. Bu kaynak ne derece güvenilir? 

“Ey imân etmiş olanlar! Eğer size bir fâsık bir haber ile gelirse hemen onu tahkik ediniz. Belki, bilmeksizin bir kavme saldırırsınız da sonra yaptığınızın üzerine peşimânlar olmuş olursunuz.” 49/6

Peki bu haber ve bilginin doğruluğunu teyit etme olanağımız yoksa?
O halde verilen bilgiye şahit olmuş, sözüne güvenilir 4 şahit gerekir

“Irz ehli kadınlara atan, sonra dört şâhid getirmiyen kimselere de seksen değnek vurun ve ebedâ bunların şehâdetini kabul etmeyin, bunlar öyle fâsıklerdir” 24/4

Nisa suresinin 4.ayetine dikkat ettiğimizde namuslu bir kadına iftira atan kimse eğer 4 şahit getiremezse, cezalandırılan kişi kendisi oluyor. Şimdi yukarıdaki temel üzerine düşünmeye devam edelim. Allah Adl ismi tecellisiyle kimseyi haksız yere cezalandırmıyorsa, onun koyduğu bu kural asla sapmayacaktır. Yani bir konuda en az 4 şahidiniz yoksa bu kesinlikle yalandır. 
Hayatın her alanında sana verdiğim bu temel üzerinden düşündüğünde, doğruyu yanlıştan her daim ayırt edebileceksin. 

Gündemden bir örnekle bunu deneyelim. Bize şu an ortada dolaşan bir virüs olduğu ve bundan dolayı insanların öldüğü söyleniyor. Önce hangi kaynaktan geldiğine bakıyoruz; Büyük medya 
Peki bu medya sözüne güvenilir mi? Bana kalırsa hayır. Ama siz güvenmeye devam ediyorsanız devam edelim. Bu virüsün araştırmasını yapıp, gripten farklı olduğuna şahit olan 4 güvenilir viroloğumuz var mı?



“Her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile. Onlara bir iyilik dokunsa: 'Bu, Allah'tandır' derler; onlara bir kötülük dokunsa: 'Bu sendendir' derler. De ki: 'Tümü Allah'tandır.' Fakat, ne oluyor ki bu topluluğa, hiç bir sözü anlamaya çalışmıyorlar?” 4/78

5 Nisan 2020 Pazar

Dikkatli Bakıyor Musunuz?

Musa, Allah’ın ona verdiği mucizeler ile firavunun karşısına çıktığında, firavun sihirbazlarını topladı ve hakkı batıla karıştırdı. Neticede hak üstün geldi, Musa ve beraberindekiler kurtuluşa erdi. Peki ya firavun hanedanı? Onlara ne oldu? Piramitler sahibi firavunu göremesek de cebimizde piramitlerini taşıyoruz. Eskiden olduğu gibi tapılmaya da devam ediliyor. Saltanatı günümüze kadar ulaşmış olmalı. Kendisine de yeni sihirbazlar bulmuşa benziyor. Tıpkı haberciler ve hollywood yıldızları gibi. Kutsal tahta, sihirbazların kullandığı gibi. Ya onun köleleri... onun köleleri kimler? İnsan ve Yurttaşlık Hakları Bildirisiyle artık kölelik kalkmışken!

Dikkatli bakıyor musunuz?

Acaba bu düzene karşı kimseler yok muydu? Mesela Rusya. Ya da Çin? Bir zamanlar bu ülkenin terörist ilan ettiği bir isim vardı.  Kendisi Usame Bin Ladin.


İngiltere’de çektirdiği bu fotoğraftaki gençliğinde ne kadar da farklıymış. Ladin 11 Eylül saldırılarını üstlendikten sonra ABD ordusu Afganist’a giriyor ve Ladin’i senelerce arıyorlar. Gerçekten adamlarının izini sürerek bile ulaşamayacakları kadar gizli bir yerde miydi?
Kendisi çok zengin bir ailenin oğluydu. Hatta bu aile o kadar zengindi ki Bush ailesiyle ortaklık kurdukları Arbusto Energy adında bir petrol şirketleri vardı. Şirket ortaklarının Bush ailesi olması da garipmiş.


Senelerce süren arayıştan sonra Ladin öldürülüyor. Daha doğrusu siz gördünüz mü bilmiyorum ama ben göremesem de öldürüldüğünü söylüyorlar. Neyse ki sonunda ABD bu teröristten kurtuldu. Ama Afganistan da petrolleri ve madenleri sömürülmüş bir ülke olarak kaldı. Garip. Sanki hiç terör saldırısı yapılmasa Afganistan için daha iyi olacakmış gibi. Neyse ki şimdilerde Çin, Amerika’ya karşı güç kazanmakta. Amerika Çin’e karşı bir virüs mü üretti? Bu sefer işler Amerika’nın planladığı gibi gitmiyor sanırım ki en çok zararı Çin yerine kendisi görmeye başladı. Bir zamanlar Osmanlı’nın, İtilaf Devletleri yerine Anzaklar ve Yunanlılarla savaşması kadar garip. Tıpkı bütün bir tarih gibi. Ayrıca sihirbazlar hala dikkatinizi salgına çekip sizleri evlerinizde tutmaya çalışıyor. 

 Şimdi sırrı çözmeye çalışıyorsunuz. 
... ama bulamayacaksınız çünkü aslında dikkatle bakmıyorsunuz. Aslında öğrenmek istemiyorsunuz. Aldatılmak istiyorsunuz. 


28 Mart 2020 Cumartesi

Tedbir

Bakın, ben artık bu saçma sapan hastalık mevzusundan iyice sıkılmaya başladım. Tedbir diye yaptıklarınız aşırıya gitmekten başka bir şey değil. Bu kadar insanın şuursuz olduğunu görmek beni büyük bir öfke ve ümitsizliğe götürüyor. Ve ben mecburen aynı toplumda yaşadığım kişilerin aptallıklarının bedelini ödemek istemediğim için sizi uyarmak zorundayım. Bak arkadaşım, hastalık Allah’ın kaderindendir ve başımıza gelen musibetler de kendi ellerimizle işlediklerimiz sebebiyledir.(Şura/30). Yani bizim işlediğimiz kötülük veya aptallıklar başımıza musibet gelmesine sebep olur. Eğer bir salgın hastalık varsa hastalığın bulunduğu bölgeye gitmemen tedbirindir evet ama aldığın tedbirler Allah’ın rızasına uygun olmayan şeylerse işte o zaman aşırıya gidiyorsun demektir. Yani camilerin kapatılması, cuma namazlarının engellenmesi tedbir değildir kardeşim, aşırılıktır. Hastalığı ve şifayı verecek olan Allah’tan kaçarak kurtulacağını sanmak ahmaklıkların alasıdır. Bu dediklerim sende karşılık bulmuyorsa, muhtemelen Allah’ı subhan kılmıyorsun. Yani noksan sıfatlardan münezzeh etmiyorsun kardeşim. Ne demek istiyorum? Allah’ın her an her şeye gücü yetmediğini ve yarattıklarının Allah’tan bağımsız olarak eylemler yapabildiğini düşünüyorsun. Eğer sen virüsten Allah’tan korktuğun gibi hatta daha fazla korkuyorsan, senin ilahın Allah değil, virüs olmuştur. Bu sözlerime itiraz ediyorsan kendine dürüst olmanı tevsiye ederim. Allah sana abdesti ve namazı emretmişken abdestten uzak kalıp, hasta olmamak için steril olmaya çalışıyorsan, gerçekten Allah’tan virüs kadar korkuyor musun acaba?

25 Mart 2020 Çarşamba

Ya Sonra?

Evinize kapanmanızı istiyorlar çünkü hastalık hızla yayılıyor ve insanlar ölüyor vs. Peki acaba gerçekten sizleri veya yaşlılarınızı bu kadar önemsedikleri için mi tüm medya evde oturmanızı istiyor? Siz evde oturursanız olacak senaryo tahmini yapalım. Evinizde oturuyorsunuz ve daha az harcıyor, daha az kazanıyorsunuz. Ödemeleriniz geliyor fakat eskisi gibi rahat değilsiniz. Üstelik alacaklılarınız da size ödeme zorluğu çekiyor. Bu durumda şirketler eskisi gibi kar elde edemiyor. Yeterli istihdam sağlanamıyor ve bunun sonucunda bazılarınız işlerinden oluyor. Devlet bu süreci yavaşlatmaya çalışıyor fakat ne zamana kadar? Ya dayanılmaz duruma gelir de şirketler zararına bankerlere satılmaya başlanırsa? İşte istenilen durum tam da bu. Siz evinizde oturun, oturun ki şirketleriniz iflasa zorlansın ve bankerler ellerinizdeki tüm mal varlığına sahip olsun. Esareti ölümden beter gören dedelerin torunları ne çabuk değerleri değiştirmiş.